Anne sütü, hazır süt ve emzirme üzerine ,


Dikkat: Bugün anlatmak istediğim konu geniş bir kitleyi kapsamıyor gibi görünebilir ama merak etmeyin bu konu önemli bir sosyal yaraya yazı sonunda parmak basacak.
Doğum öncesinde tüm anne adayları gibi benim de anne sütünün önemi hakkında bilgim vardı. Bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütüyle beslenmesi gerekiyordu ve emzirme bebeklik dönemi boyunca destekli bir şekilde devam ettirilmeliydi. Tabii her zamanki gibi teoride kolay görünen konular pratiğe geçince havada kalıyordu.

Bir zamanlar telefon yoktu,


Dün sabah itibariyle eşimin yarı sallantıda düşük modda çalışan cep telefonu bozuldu, miadı doldu keratanın. Tüm eşyalarına bağlanan eşim, her zamanki gibi telefonuyla da zor vedalaştı. “ Yine de güzel telefondu be..” dedi durdu bozulduktan sonra. Haklı olarak. Ben de bir eşyama bağlandıktan sonra zor ayrılanlardanımdır. Hatta bir örnek de aklıma geldi lafın üstüne, lisede aldığım ayakkabılardan bir tanesini açık kahveye değil de yanlışlıkla koyu kahveye boyayınca bütün akşam ağladığım doğrudur. Nerede kalmıştık, tabii yeni bir telefon alma zamanı gelmişti eşim için.

Bir babayla katı gıdanın düellosu


- “Alooo ?
- ............
-Merhaba canım, nasılsın ?
- ...... ...........
- Ehh müsaitim,
-.......... ... ...........
- efendiiim ? Ne, ...yemedi mi ? Yer yer , sen biraz şarkı söyle ona, hikaye anlat,...”
- Ne söyliyim, söyledim, bitti.
- Tamam sen canını hiç sıkma, yediği kadar..

Altıncı ayın başlarında doktorumuz artık katı gıdaya geçelim demişti. Benim gözümü korkutan iki dönem vardı bebek için, yeme-içme alışkanlığı ve tuvalet eğitimi. Öyle deyince bir kaygıdır almıştı beni. Doruk sütten kesilmek üzereydi ve nasıl yemek yiyecekti.

Bugünün konusu eşimden,

Bu hafta sonu da her zamanki gibi “Ne güzel bugün Cumaaa” derken bitti gitti arkadaşlar. Zaten haftasonu dinlenme arası değil ki... Benim gibi çalışan evli ve çocuklu insanlar için hafta sonu, yerlerine dizemediğimiz kitapları yerine koyma, dikemediğimiz düğmeleri dikme arası.. Pazar akşamı yatmaya hazırlanırken sıklıkla şunu yaşıyorum “Aaaa bu da burada kalmış, neyse şimdi ilgilenemeyeceğim, hayırlısı önümüzdeki hafta sonu”
İşte yine böyle bir haftasonunda sabah erkenden kalktık oğluşumun alarmıyla, hızlı bir kahvaltı, birkaç küçük iş.

Bu zaman darlığımda bir blog oluşturdum, nedir acaba anlatmak istediğim ?


Uzun zamandır aklımda bir blog oluşturmak vardı. Konuşmayı da yazmayı da bu kadar seven biri, yani iletişmeyi bu kadar önemseyen biri çook uzaklardaki insanlara da ulaşabilmeliydi değil mi.. Düşündüm taşındım, acaba istikrarlı bir şekilde devam edebilir miyim diye, karar verdim başladım yazmaya.

Bebeğimi bıraktım, Tokyo’ya gittim, "merak etme annecim, döneceğim...


Merhaba,
Evet, ilk gezi yazıma unutamadığım Barcelona tatilimle başlayayım istemiştim ama kısmet Tokyo oldu. Daha sonra da aklıma geldikçe yazılarımda yer vereceğim detaylara ama şimdilik uzak uzak diyarları kısaca anlatacağım size...
Yolculuk günü iş yerinden çıktım ve havaalanından önce bavulumu almak için eve uğradım. Evimden denizaşırı uzaklaşmadan önce oğluşumu göreyim istedim. Oğlumu 3 günlük sıkı sıkı kokladım, eşime sarıldım, düştüm yollara. Aklım millerce uzaklıktaki yolculukta onlarda olacaktı.

Bir adam ve bir bebek...

Son 3-4 aydır evimizde bu filmi izliyor gibiyim. Bir adam ve bir bebeğin bazen komik bazen stresli bazen duygusal diyalogları. Sizce bir baba bebeğine tüm gün boyunca bakabilir mi ? Evet biraz cesaret ! inanın bir baba bebeğine dört dörtlük bakabilir diyorum.
Eşim hamileliğimden itibaren home-ofis çalışmaya başlayınca dedik ki, ben işe başladıktan sonra oğlumuza babası bakabilir.