Küçük bir şehirde büyüdüm ben :)

Birazdan, eşimle tanıştığımız nişanlandığımız yıllara döneceğim izninizle. Sonra da azıcık memleketimden bahsedeceğim. Ama merak etmeyin, yazının tamamı zeybek havasında olmayacak :)Bu arada yazımı okumakta olan lise arkadaşlarım gülümsemeye başlayabilir.
Eşimle evlenme kararı aldığımız dönemlerde artık onu ailemle tanıştırma zamanı geldi diye düşündüm. Evimi, yaşadığım yeri, ailemi ve memleketimi görecekti. Evimiz, yaşadığım yer onu pek şaşırtmayacaktı eminim, ailem şöyle böyle değişik gelebilirdi. Onun ailesine göre daha sesli, daha akdenizli bir aileydi. Fakat memleketim onu illa ki etkileyecekti. İzmir gibi bir şehre alıştıktan sonra acaba Ödemiş ona nasıl gelecekti ?

Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli !


Eminim tüm blog yazarları benzer problemi yaşıyordur. Aklımda bir dolu anlatmak istediğim konu... Dile getirilmesi, kaale alınması gereken küçüklü büyüklü bir dolu detay. Hangisini anlatsam ne yazsam derken kararımı verdim, engellilerin dertlerini konuşmak istiyorum bugün.

Anne hasreti derinden üzmüş miniğimi...


Seyahatim boyunca keşke kanguru olsaydım dedim içimden. Ön cebime koyardım Doruk'u, uzaklara bile olsa giderdim. Neden mi böyle düşünmüştüm ? Bebişim, bir hafta önce yatağında uyurken bıraktığım bebiş değil artık. Değişmiş kuzucuğum. Hem büyümüş yüzü değişmiş, hem de huyları değişmiş. Gelin anlatayım nasıldı buluşmamız...

Suşi mi midye mi derseniz midye derim, yanına yaklaşamaz...


Japonya’da beşinci günüm ve artık evime dönüp barbunya yemek istiyorum. Birbirine yapışmış haşlanmış pirinç pilavı yerine elime taze ekmeğimi alıp yemeğime banmak istiyorum. Yoğurt deseniz ne güzel dururdu mis gibi kızartmanın üstünde.. :)

Anne bebeğinden ne kadar süre ayrı kalabilir ?...


Yine ağlayarak çıktım evden seyahatim nedeniyle. Geçen haftaki seyahatim 5 gün sürmüştü ve eve döndüğümde oğlumun yüzü değişmişti sanki. İnanamadım, doya doya sarıldım. Çok özlemiştim. Bu sabaha karşı da yatağının başucuna gittim, ona şöyle bir baktım. Minik dudaklarını, parmaklarını kıpırdatıyordu uykusunda. Yazarken bile gözlerim yaşarıyor. Tabi kısa sürede ayrıldım ve yolda bebeğinden ayrılmak zorunda kalan anneleri düşünmeye başladım.

Tepkisiz bir toplum olduğumuzu düşünmüyorum...


Ne zamandır bu konu üzerinde fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyordum. Ünlü sanatçımızın bakanımızla yaşadığı diyaloglardan sonra, zaman işte bu zamandır dedim.
Geçen sene yine bu zamanlardaydı, çalıştığım işyerine haberler ulaşmaya başlamıştı. Manisa-İzmir arasındaki bölgede büyük bir orman yangını başlamıştı ve Bornova’daki bazı semtleri boşalttıklarını duymuştuk. Servis İzmir’i görmeye başladığında biz de yangını birebir izliyor olmuştuk. Yıllardır ağaçlarına baka baka işe gidip geldiğim, kendimden geçtiğim, iş olmasaydı şimdi şu patikalardan içeri girerdim dediğim orman çatır çatır yanıyordu. Bahçesi olanlar bilir ! Bir ağacın ne kadar uzun süre sonra o boylara geldiğini... Hamileliğimden değildi eminim, eve gelinceye kadar ağladım serviste.