Bir babayla katı gıdanın düellosu


- “Alooo ?
- ............
-Merhaba canım, nasılsın ?
- ...... ...........
- Ehh müsaitim,
-.......... ... ...........
- efendiiim ? Ne, ...yemedi mi ? Yer yer , sen biraz şarkı söyle ona, hikaye anlat,...”
- Ne söyliyim, söyledim, bitti.
- Tamam sen canını hiç sıkma, yediği kadar..

Altıncı ayın başlarında doktorumuz artık katı gıdaya geçelim demişti. Benim gözümü korkutan iki dönem vardı bebek için, yeme-içme alışkanlığı ve tuvalet eğitimi. Öyle deyince bir kaygıdır almıştı beni. Doruk sütten kesilmek üzereydi ve nasıl yemek yiyecekti.

Tabii bu arada babalar hiç kafasına koymaz öyle dertleri. Neyse, doktorun bize verdiği liste elimizde market raflarında aranmaya başladık. “mama mı o?”, “yok, yok pirinçli sütlü değil o”, “bu pekmez olur mu sence, Derya’ya bi sorsana” gibi . Market işin kolay kısmıymış! Pazar günü oturduk Doruk’un başınaa. Kahvaltıdan ağzına bir kaşık verdik. Yüzünü görmeliydiniz. Sanki zehir yedirdik :) “Doğaa, kaşığı mı sevmedi acaba ?”

Böyle başladı babasıyla katı gıda macerası bizim Doruk’un.

İlk gün çok moralim bozuktu ve yorgundum, ne kahvaltı etmişti, ne pekmez sevmişti.
Gece yatağımda bu görevi eşime nasıl bırakacağımı düşünüyordum. Bebek bakımının yanında görev tanımına bir de bu çetrefilli düello binmişti. Her gün arayıp ona moral vermeye destek olmaya çalışıyordum. Nasıl olsa Doruk için ‘no problem’, eninde sonunda istediğini elde ediyor. Önemli olan babasıydı, sinirleri gerilmiş, plastik kaşıklardan uzaklaşmak ister bir hali vardı . Sonraki haftalarda eşim yumurtasını yedirmek için harika bir yöntem bulmuştu. Yumurtayı sulandırarak sütüne ekliyordu, üzerine de vitamin. Tek damla bile kalmıyordu geriye yumurtadan. Bravo babası ! Sonra sonra meyveler rahat yenmeye başladı. Bir ara da şu kararı aldık. Ne yerse yesin sabırla devam edeceğiz ama çok beklenti içinde olmayacağız. Taktik de geliştirmiştik. Bebeğin beslenmesinde sadece bir parametreyi değiştirerek ilk önce tatlara alıştırmaya çalışacağız, uygulama sıvı olacaktı. Tatlara alıştıktan sonra biçime geçecektik. (analitik insanlarız ya..) Çocuğun kafasını ambole etmeye gerek yok değil mi ?
Katı gıda yiyemeyen yetişkin olmadığına göre diyerek kendimi rahatlatıyordum. Son bir aya kadar da iş yerindeki telefon diyaloglarım bu haldeydi. Sonra bir baktık, sanki düğüm gibi herşey çözülüverdi. Alıştı sanki bu katı gıdaya... Bu arada Doğa yediremiyorum dedikçe, sinirlendikçe çareler üretmeye çalışıyordum. İş yerinde elim kolum bağlıydı. “Şarkı söylesen, sokaktaki insanları anlatsan, ..”gibi önerilerim vardı ama ne dese haklıydı. Onun doğasına aykırı şeyler istediğimin farkındaydım. Bir erkek ne kadar dil dökebilirdi 10 dk içinde, kaç takla atabilirdi. Tüm bu dönem boyunca sadece kendi yöntemleri ve babalık iç güdüsüyle hareket etmişti. Eşimin işi benimkinden zor diyordum içimden.
Sonunda bir problemi daha aşmıştık eşimle. Seni kutlyorum oğlumun babası..

Kıssadan hisse, annelere ve annelik yapan babalara naçizane tavsiyem, rahat olun, kendinizi sıkmadan yemek yedirin, zaman tanıyın, göreceksiniz, bebişiniz sizin elektriğinizi hissediyor..

2 yorum:

  1. Itır aslında bu yazıları eşim okumalı, onun yaşadıklarını bende tam olarak bilemiyorum.Ama ikinci çocuk istemeyecek kadar yıprandığını biliyorum. Bizde kızım yürümeye başladığında ben hç düşürmedim bak sen hemen düşürdün polemiği olmuştu :) babası hiç düşürmemekle övünür nedense? ben düşsn kalkmayı öğrenir derim hep..

    ahh o günlere gidiyorum seni okudukça..

    YanıtlaSil
  2. :) evet bizde de oluyor, sen yediremiyorsun, ben yediriyorum gibi.. Bebeğe bakarken onlar neler yaşadı hiç anlayamayacağız. Sadecehissetmek için çabalıyorum. Gün içinde oğlumla yaşadığı büyük küçük o kadar şey var ki, zamanla yazacağım hepsini, yalnız markete gidiyorlar mesela, bilgisayarın başında oturuyorlar oğlum kasanın yanıp sönen ışıklarıyla oyalanıyor, akşamdan yemeğini hazırlamadıysam iş yerimden beni arıyor eşim. Ne yapayım Itır diyor.. Evet hatıralar böyle, ama 1 bebek yeterli sanırım :) iyi akşamlar,

    YanıtlaSil