Anne hasreti derinden üzmüş miniğimi...


Seyahatim boyunca keşke kanguru olsaydım dedim içimden. Ön cebime koyardım Doruk'u, uzaklara bile olsa giderdim. Neden mi böyle düşünmüştüm ? Bebişim, bir hafta önce yatağında uyurken bıraktığım bebiş değil artık. Değişmiş kuzucuğum. Hem büyümüş yüzü değişmiş, hem de huyları değişmiş. Gelin anlatayım nasıldı buluşmamız...
İki gün önce akşam saatlerinde eve vardım. Geldiğimde Doruk uyuyordu, eşim yalnız karşıladı tabii. İkisini de çok özlemiştim. Önce eşime sıkı sıkı sarıldım. Sonra doooru Doruk’un odasına. Yine bıraktığım andaki gibi poposunu havaya dikmiş uyuyordu. Baktım, baktım, doyamadım. Neyse, eşimle bıdır bıdır hasret giderdik, başımdan geçenleri anlattım özet şekilde. Uykuya dalarken Doruk’la sabahki buluşmamızı hayal ediyordum. Sabah yedi sıraları mırıldanmaya başladı miniğim. Ben hemen koştum odasına. Gözü kapalı haldeydi ve susamıştı. Suyunu içirirken –sanırım kokumdan fark etti - birden gözünü açtı ve sonra kırpıştırmaya başladı aynı çizgi filmlerdeki gibi. İnanamamıştı :) Annesi gelmişti, kollarındaydı. Bir anda boynuma sarıldı ve başını boynuma, yüzüme sürtmeye başladı kuzular gibi. Öptüm, öptüm, öptüm... Sonrasında babası da kalktı, sevinçli sevinçli oğlumuza kahvaltı hazırladık, bizimkini de bir taraftan yetiştirmeye çalıştık. Beraber kahvaltı keyfi yaptık. Zaman ilerledikçe uslu oğlumun ilgi isteyen bir bebeğe dönüştüğünü anlamaya başladım. Tamam, çok ciddi bir fark yoktu ama altını almak için yatırdığımda yaygarayı basıyordu. Hep ayakta durmak ve bana sarılmak istiyordu. Eşim söylediğine göre, benim olmadığım dönemde uykuya dalmaları da zor olmuştu. Geldiğim ilk gün gün içinde 4.5 saat uyudu ve onun için güzel bir uykuydu.
Şu sıralar evde sürekli kucak istiyor. Sandalyesinde yemek yedirirken bile bana kollarını uzatıyor. Kucağımda yemek istiyor. İşte o zaman içim parçalanıyor. “Yazık, ben yokken ne kadar üzüldü kim bilir, annem ne zaman gelecek acaba diye düşünmüş müdür ? ” diye düşünüyorum içimden. Yanında babası ve babaannesi olmasına rağmen bebişim annenin ayırdına çoktan varmış bile. Doktor etkilenmez demişti ama bana pek öyle gelmiyor. Zamana bırakıp unutmasını bekleyeceğiz.
Bu arada oğluşum bir haftada ne kadar büyümüş, yüzü nasıl değişmiş diye düşünüyorum. Ve zaman bizi hiç mi hiç beklemeden su gibi akıp gidiyor... Aynı hızda değişmeye devam edecek. O nedenle sızlanmayı bırakıp, kıymetini bilmeliyim, küçük kuzumu bol bol öpmeliyim...

2 yorum:

  1. Seni çok iyi anlıyorum Itırcım. Ben de özellikle seyahatlerden sonra aynı duyguları yaşıyorum. Özellikle Uygar tam bir kucak çocuğu oldu.. Bir yere bırakılmaktan nefret ediyor resmen. Ya kucak, ya da tutunacak bacaklarına birlikte yürüyeceksin.
    Etkilenme olayına doktorların yorumuna ben de katılmıyorum.Hiç unutmam bu tiroit tedavisi için 1 hafta evden uzak kalıp, eve döndüğümde çıldırmıştı sevinçten.. yerimden kalkar kalkmaz da bacaklarıma sarılıp çığlığı basıyordu yine gideceğimi zannedip..
    Ama daha çok küçükler, aslında şimdi ilgiye daha çok ihtiyaçları var.

    YanıtlaSil
  2. Alıcım, bu yazıyı yazarken inan, aklımdan çıkmadın. Haftanın 4 günü kızından ve bebişinden kilometrelerce uzakta olmayı nasıl başarıyorsun onu düşündüm. Pek de bu durumdan bahsetmemiştik ya, "Aslı ne kadar güçlüymüş, ben ağlayıp durdum" diye geçirdim içimden.
    Evet çok küçükler ve bize ihtiyaçları var. Sonunda evimize döndüğümüz an, en güzel kısmı o :) Sana çook kolay gelsin..

    YanıtlaSil