Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli !


Eminim tüm blog yazarları benzer problemi yaşıyordur. Aklımda bir dolu anlatmak istediğim konu... Dile getirilmesi, kaale alınması gereken küçüklü büyüklü bir dolu detay. Hangisini anlatsam ne yazsam derken kararımı verdim, engellilerin dertlerini konuşmak istiyorum bugün.
Almanya’da düzenlenen bir elektronik fuarına iki senede bir katılırım. Her seferinde elektronik konusunun dışında dikkatimi çeken detaylar olur bu ecnebi memleketlerde. En çok da fuara katılan engellilerin, yaşlı teyze ve amcaların yoğunluğu dikkatimi çeker. Nasıl oluyor da bu yaşta, bu sıkıntıda evinden buralara gelebiliyor, 3D gözlükleri takıp televizyon izleme enerjisini bulabiliyorlar diye hep düşünmüşümdür. Tekerlekli sandalyelerinde, bastonlarıyla, koltuk deyneklerine tutunarak raflara uzanıp, yenilikleri inceleyerek elektroniğin hızına yetişmeye çalışıyorlar. Dikkatinizi çekmek istiyorum, teknolojiyi yakalayabilen insan aslında zamanı yakalamış oluyor.
Türkiye’deyse durum çok farklı. Değil teknolojiyi yakalamak tekerlekli sandalye teknolojisine ulaşamayan insanlar var. Evinde kapalı bir kutunun içinde durağan zamanı yaşamayı dışarıdaki hareketli yaşama yeğleyen insanlar var. Haklı olarak... Sokakların durumunu görüyorsunuz. İçler acısı... Kaldırımlarla engelsiz insanlar bile sorun yaşarken, onların nasıl hayata karışmasını bekliyoruz. Kaldırımlarda rampa yok, yollarda çukurlar gedikler, yayaya saygısı olmayan trafik canavarları gani gani. Otobüse ben bile tırmanarak binebiliyorum. Hadi niyetlendi diyelim, sizce Türkiye’de engelliler rahat rahat sokağa çıkabilir mi? Otobüse binip iş başvurusu yapmaya gidebilir mi? Hadi bir işe girdi diyelim. Sizce o iş yerinde çalışabilir mi? İşyerlerinde çalışan engellilerin durumu vahim. Onlara sunulan olanaklar, kolaylıklar dalga geçer gibi. Kapılardan geçemiyorlar, merdivenlerden çıkamıyorlar, tuvaletler, asansörler onlar düşünülmeden tasarlanmış. İşyerinde geçen saatlerinin büyük kısmı beyinlerini kullanmakla değil, bu engelleri aşmakla geçiyor. Evimize, yaşadığımız mekanlara dönelim. Apartmanımızdaki asansöre bir engellinin binebileceği hiç mi düşünülmedi? Asansöre bile ulaşamaz ki... Girişteki 5 basamağı nasıl çıkacak ? Dikkat etmeye başlayınca çevremdeki mekanlar benden, insandan uzaklaşıyor. Üzülüyorum ve korkuya da kapılıyorum.
Onları hiç mi hiç düşünmemişiz, her zamanki gibi ihtimalleri de hiç düşünmemişiz. Dünyaya gelirken kimse kadrolu engelli olarak gelmiyor. Lütfen, ne oldum demeyelim, ne olacağım diyelim...
Sevgiler,

2 yorum:

  1. hayatta en korktuğum şeylerden biri engelli olmak o da bu ülkede yaşadığım için zaten...dediğin gibi yurt dışında otobüse çat diye biniyorlar, çat diye inip çarşıda dolaşmaya devam edebiliyorlar. Herkes gibi heryerde olma haklarını devletleri, yurttaşları korumuş çünkü...

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar mühim bir konuya parmak basmışsın Itır.
    Ben de o zaman senin aracalığınla önce devleti birşeyler yapmaya sonra da meslektaşlarımı(mimarları) bu konuda biraz daha düşünmeye davet ediyorum.

    YanıtlaSil