Tepkisiz bir toplum olduğumuzu düşünmüyorum...


Ne zamandır bu konu üzerinde fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyordum. Ünlü sanatçımızın bakanımızla yaşadığı diyaloglardan sonra, zaman işte bu zamandır dedim.
Geçen sene yine bu zamanlardaydı, çalıştığım işyerine haberler ulaşmaya başlamıştı. Manisa-İzmir arasındaki bölgede büyük bir orman yangını başlamıştı ve Bornova’daki bazı semtleri boşalttıklarını duymuştuk. Servis İzmir’i görmeye başladığında biz de yangını birebir izliyor olmuştuk. Yıllardır ağaçlarına baka baka işe gidip geldiğim, kendimden geçtiğim, iş olmasaydı şimdi şu patikalardan içeri girerdim dediğim orman çatır çatır yanıyordu. Bahçesi olanlar bilir ! Bir ağacın ne kadar uzun süre sonra o boylara geldiğini... Hamileliğimden değildi eminim, eve gelinceye kadar ağladım serviste.

Uçaklar denizden su taşıyor, ilçelerden itfaiye araçlar geliyor, trafik havada karada vızır vızır. Yangının sonrasında bir yazı okumuştum, yangına maruz kalan tüm alanlar 3 ay içinde tekrar ağaçlandırılacaktı. Ama 8-9 ay geçmesine rağmen ben bir çalışma göremiyordum. Mesela Seferihisar yangını geçeli 1 yıl oldu, ağaçlandırma çalışmaları başladı. Bu konuyu belediyeye bildirmek için internetten belediyenin linkine girdim.Kendi konumla ilgili bir konu başlığı bulamadım. Şikayet mektubu yazayım istedim, formu doldurudum, gün boyunca hata mesajı verdiği için baştan doldurmak zorunda kaldım, beş altı kez sonrasında da pes ettim. Evinde oturan emekli biri değildim, yapmam gereken işler vardı.
Neyse, tam o günlerde bir arkadaşımın Seferihisar yakınlarındaki sitesinde köpeğinin zehirlendiği haberini aldık. Onunla da belediyeye dilekçe yazabileceğini konuşmuştuk. Fakat kimi kime şikayet edecekti, sonuçta zehirleyen veterinerlik birimi de belediyeye rapor veriyordu. Yine de dilekçe yazıldı, gönderildi, sonucu sanırım ulaşmadı.
Geçen senelerde Havagazı Fabrikası Restorasyon Alanındaki etkinliklere katıldığımız bir dönemde iki akşam üst üste park yerinde bir problemle karşılaştık, bir uygulama problemiydi. Bir tek bize ait bir problem de değildi, aynı durumu zaman aralığında beş altı aile daha yaşamıştı. Duruma çözüm bulunması için mail attığımda bana umursamaz, özür dilemeyen, “burada sorun yaşadıysanız çevrede başka park yerleri var” cevabı veren bir e-posta aldım.
Biliyorsunuz dünyaya mal olmuş, birçok ülkenin gözbebeği olmuş ünlü pop sanatçımız geçenlerde sular altında kalmak üzere olan tarihi bir mekanımız için tepki sini gösterdi ve yetkililerin dikkatini çekmeye çalıştı. Sonrasındaki diyalogları biliyorsunuz. Sanatçımıza ilk önce “herkes kendi işiyle ilgilensin” uyarıları sonrasında da “yanlış anlaşıldım” cevapları geldi.
Daha saysam, bir dolu örnek...
Sorun yaşayan, acı çeken, durumdan kendine pay çıkarıp rahatsızlık duyan ama sonuç alamayan sosyal bireyler...
Sonunda iş nereye varıyor biliyor musunuz ? Hakkını arayan kişi suçlu oluyor, kıl teyze moduna sokuluyor. Çevresinde olan biteni iyiye götürmeye çalışan hakkını arayan sorumlu vatandaş diyoruz böyle kişilere, bir süre sonra yoruluyor, pes ediyor, “eh bir tek ben mi tepki göstereceğim” diyerek diğer insanlara kızar hale geliyor. Kalabalık grupları sürükleyen topluluklardan sorumlu sanatçılar bile sahiplenmek yerine bakıyor işine, ne yapsın.
Sözün özü kimse kendine, çevresine acımasızlık etmesin, komplekse girmesin. Biz çok da tepkisiz değiliz, sadece çaresizlikten yorgunuz , cevapsızlıktan küskünüz...
Oğlum büyüdüğünde şunu mu diyeceğim ? “ oğluşum, elinden geldiğince hakkını ara, çok da kendini hırpalama.”

2 yorum:

  1. ıtırcığım, evde oturan emekli bir teyze olarak bir anımı yazmak isterim. biliyorsun sık sık marmarise tekneye gidiyoruz. geçen yıl gene marmaris yolundayız, çam ağaçlarının kaplı olduğu alanlarda çok yoğun çam kese tırtılı var ve bu görüntüye yüreğim dayanmıyor tabii, hem bir insan olrak doğasever olarak ve 30 yıl tarımda ekmeğini kazanmış biri olarak. bu konuya el atmayı, ilgiliye soru sormayı hak bildim. araştırıcı ruhum devreye girdi, değişk yaşta ve lokaldeki ağaçların fotoğraflarını da çektim ,biliyorsun projeler, savunmalar desteksiz olmaz. bu bilgileri hem karşıyakadaki orman araştırma bölge müdürlüğüne hem de muğla ili orman baş müdürlüğüne gönderdim. karşıyakadaki ilgili güya üst düzey kuruluştan yanıt bile gelmedi, muğladan gelen yanıtta da böyle bir tehlikenin olmadığı savunuldu. şimdi ben nasıl kahrolmayayım. ben bunca yıl araştırma enstitülerinde çalıştım, bir rapor yazdığımda imzası kabul gören bir doktorum, çam kese tırtıllarının yaşam döngülerini ve dünyada bunlarla nasıl mücadele edildiğini bilen biriyim. anlatamadım ama. sonuç mu? torunum su'ya mücadele etmesini öğreteceğim, belki bilgilenmek iasteyenler olabilir bir gün diye. pes etmek bana, bize yakışmaz değil mi?
    sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. Evet Ayşe Teyze, çocuklarımız için pes etmememiz lazım :) Ben elimden geldiğince uğraşıyorum, sonra bir dönem dinlenmem gerekiyor, bir gün bir bakmışım şarj olmuşum. Yine başlıyorum. İşte öyle geçiyor günler...

    YanıtlaSil